Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz." dediler. (Araf Suresi, 132)
Bu tutumlarının karşılığında Allah, onlara dünyada da bir azap tattırmak için ayetin ifadesiyle "ayrı ayrı mucizeler" (Araf Suresi, 133) olarak felaketler yolladı. Bunlardan ilki kuraklık ve dolayısıyla elde edilen ürünlerin azalmasıydı. Konuyla ilgili Kuran ayeti şöyledir:Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (Araf Suresi, 130)
Mısırlılar tarım sistemlerini Nil Nehri'ne dayandırmışlardı ve bu sayede doğal şartların değişimi onları etkilemiyordu. Ancak Firavun ve yakın çevresinin Allah'a karşı büyüklenmeleri ve Allah'ın peygamberini tanımamaları sebebiyle kendilerine beklenmedik bir felaket gelmişti. Fakat ayette de belirtildiği gibi "öğüt alıp düşünmeleri" gerekirken, bu olanları Hz. Musa'nın ve İsrailoğulları'nın getirdiği bir uğursuzluk olarak kabul ettiler. Ardından Yüce Allah, bir seri felaket gönderdi. Bu felaketler Kuran'da şöyle bildirilmiştir:Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. (Araf Suresi, 133)
Mısır halkının başına gelen felaketlerle ilgili olarak Papirüs'te yer alan bilgiler tıpkı Kuran'da anlatıldığı gibiydi. Kuran'da Mısır halkının başına gelen bu belalarla ilgili bildirilenler, 19. yüzyılın başında, Orta Krallık devrinden kalan Ipuwer papirüslerinin Mısır'da bulunmasıyla, Kuran'da anlatılan gerçekler bir kez daha doğrulandı. Bu papirüs bulunduktan sonra, 1909 yılında Leiden Hollanda Müzesi'ne götürülüp A. H. Gardiner tarafından çevrildi. Papirüs'te Mısır'daki kıtlık, kuraklık gibi felaketler ve Mısır'dan kölelerin kaçışı anlatılmaktadır. Ayrıca söz konusu papirüsün yazarı İpuwer'in de bu olayların tanığı olduğu anlaşılmaktadır.Felaketler tüm memleketi sarmıştı. Her yerde kan vardı.115
Nehir kan oldu.116
Böyle dün gördüğüm herşey helak oldu. Biçilmiş gibi her toprak çırılçıplak...117
Mısır'ın aşağısı mahvoldu... Tüm saray ıssız kaldı. Sahip olunan herşey: buğday ve arpa, kazlar ve balıklar...118
Gerçekten ekin her yerde mahvoldu...119
Topraklar- tüm kargaşaya ve gürültüye rağmen. Dokuz gün boyunca saraydan hiçbir çıkış yoktu ve kimse o şahsın yüzünü göremedi... Şehirler kuvvetli akıntılar tarafından yerle bir oldu... Yukarı Mısır harap olmuştu. her yerde kan vardı. ülkede salgın hastalıklar baş gösterdi. Bugün gerçekten kimse kuzeye Byblos'a gidemiyor. Mumyalarımız için ne yapacağız?... Altın azalıyor...121
İnsanlar sudan korkar oldu. Su içtikten sonra bile susadılar. 122
İşte suyumuz! Mutluluğumuz! Yapabileceğimiz ne var? Herşey talan.123
Şehirler yıkıldı. Yukarı Mısır kurudu.124
Yerleşim alanları bir dakika içinde altüst oldu.125
20. yüzyılda bilgi sahibi olduğumuz bu papirüste Firavun ve kavmine isabet eden felaketlerden Kuran'la büyük bir paralellik içinde bahsediliyor olması, Kuran'ın İlahi kaynaklı olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
HZ. MUSA 'DAN SİHİRBAZ OLARAK BAHSEDİLMESİ
Firavun zamanından kalma papirüslerde, Hz. Musa'dan "sihirbaz" olarak bahsedilmektedir. (Söz konusu papirüsler İngiltere'de British Museum'dadır.) Firavun ve yandaşları bütün çabalarına rağmen, Hz. Musa'nın karşısında hiçbir zaman üstün gelememişlerdir.Bu adaletin idarecisi Güneş'in oğlu Ammon'un büyük biraderi olan ve pederi Güneş gibi daima yaşayan Ramses'in krallığı zamanında yedinci paynı ayının, ikinci günü yazıldı... Bu mektubu aldığın vakit kalk, işe başla tarlaların nezaretini üzerine al. Hububatın hepsini mahveden bir su basması gibi yeni bir belanın haberini aldığında kafanı çalıştır. (Yani düşün), Hemton onları hırsla yiyerek mahvetti, ambarlar delindi, fareler tarlalarda yığın halindedir, pireler kasırga şeklindedir, akrepler hırsla yiyorlar, küçük sineklerin açtığı yaralar sayılmayacak kadar çoktur. Ve ahaliyi mahzun ediyor... Scribe, (Scribe İngilizce Yahudi alimi demektir. Burada kastedilen muhtemelen Hz. Musa'dır.) külli miktarda hububatı mahvetmek maksadına nail oldu... Sihirler onlar için ekmekleri gibidir. Scribe... yazmak sanatında insanların birincisidir."
Hz. Musa'dan "sihirbaz" olarak bahsedilmesi Kuran'da şu ayetlerde haber verilir:
Ve onlar dediler ki: "Ey büyücü, sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." (Zuhruf Suresi, 49)
Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz" dediler. (Araf Suresi, 132)
KURAN'DA FİRAVUN KELİMESİ
Eski Ahit'te Hz. İbrahim ile Hz. Yusuf zamanındaki Mısır hükümdarından Firavun diye bahsedilir. Halbuki Firavun hitabı her iki peygamberden çok sonra kullanılacaktır.Kuran'da Hz. Yusuf dönemindeki Mısır yöneticisinden söz edilirken "hükümdar, kral, sultan" anlamlarına gelen Arapça "El melik" kelimesi kullanılır:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin."... (Yusuf Suresi, 50)
Hz. Musa dönemindeki Mısır yöneticisinden ise "Firavun" kelimesi ile bahsedilir. Kuran'da yapılan bu ayrım, Eski ve Yeni Ahit'te ya da Musevi tarihçilerce yapılmaz; sadece Firavun ifadesi kullanılır.Nitekim gerçekten de Mısır tarihinde "Firavun" teriminin kullanımı sadece geç döneme aitti; Firavun hitabı ilk olarak MÖ 14. yüzyılda Amenhotep IV döneminden itibaren kullanılmaya başlamıştır. Hz. Yusuf ise bu tarihten en az 200 yıl önce yaşamıştır.126
Görüldüğü gibi Firavun kelimesinin kullanımı belli bir tarihten itibaren söz konusu olmuştur. Dolayısıyla Kuran'da bu ayrımın tam olarak yapılması -Hz. Yusuf zamanındaki hükümdardan hep "Kral" olarak söz edilirken, Hz. Musa zamanındaki hükümdardan her seferinde "Firavun" olarak bahsedilmesi- Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir başka delildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder